16 Ocak 2008 Çarşamba

Çanakkale'yi 'alan kılavuzları'na bırakamayız

Çanakkale'yi 'alan kılavuzları'na bırakamayız


Turist Rehberleri Birliği (TUREB), 18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi''nin 90. yıldönümünde şehitlerimizi saygıyla anarken, bir ulusun özgürlük yolunda attığı adımların başlangıç noktası olan bu bölgede yürütülen bütün projelerin hemen durdurulmasını istedi. Hükümetin başlattığı 200 trilyon kaynağa sahip 66 projenin en kısa zamanda tarihçiler ve bölgeyle ilgili uzmanlardan oluşan uluslararası düzeyde bir komisyon tarafından incelenmesi gerektiğini söyleyen rehberler, ''Çanakkale turistik alan mıdır?'' tartışmasını bir kez daha gündeme getiriyor.

Türklerin, Anzakların, İngilizlerin, Fransızların ortak tarihini en iyi anlatan profesyonel turist rehberleri, bölgenin gerçekten bir ‘barış parkı’ haline getirilmesini istiyor. Barış parkı projesinin uluslararası bir platformda projelendirilmesini öneren rehberlere göre, Türkler’in de Anzaklar’ın da ortak tarihi olan bu savaş aslında ulusların birbirine yakınlaşmasını sağlamak gibi önemli bir misyon da üstleniyor.

"Çanakkale Savaşı, bu ülkede yapılmış binlerce savaştan biri değildir. Tarihi, ekonomik, politik sebepleri olan, hem ülkemizde hem de dünyada çok derin izler bırakan bir olaydır. Çanakkale''nin anlamının kavranabilmesi ve ifade edilebilmesi için muharebenin nerede olduğunun, kaç kişinin öldüğünün anlatılması yetmez. Kapsamlı bir tarih, politika bilgisi şarttır. Kısa süreli bir kılavuz eğitiminin bu bilgileri veremeyeceği açıktır" diyen rehberler, Orman Bakanlığı''nın başlattığı ''alan kılavuzluğu’ ile ilgili eleştirilerini ise şöyle sıralıyor:

"Turist rehberleri yabancı dilde ya da Türkçe, bir parçası da Çanakkale bölgesi olan Türkiye''nin tüm kültürel, tarihi mirasını yorumlamak üzere eğitim alırlar. Çanakkale''yi ziyaret eden Türk turistler de (''gezme'' sözcüğünden türemiş olan turist sözcüğü, dünyanın her yerinde hem yabancı, hem de o ülke vatandaşı gezginleri kapsar) bölgenin tarihi ve kültürel zenginliklerini yetişmiş profesyonel turist rehberlerinden dinlemeyi hak etmektedirler diye düşünüyoruz.

Turist rehberleri grupla kolay iletişim kurma becerileri ile Çanakkale''yi önyargıdan, propagandadan uzak bir biçimde olabildiğince renkli ama gerçeklere dayanarak yorumlar. Yabancı dil becerisi turist rehberlerinin niteliklerinden yalnızca birisidir. Turizmin diğer alanları gibi profesyonel bir hizmet olan turist rehberliğinin belirli bir bölgede, sürekli olarak gönüllü yapılması düşünülemez. Eğer bu söz konusu ise yapıldığı söylenen çalışmanın arkasında pek çok şey aramak gerekir. Nitekim bu bölgede ''sözde'' rehberlik yapan kılavuzların çoğu bölgede devlet memurluğu yapan kişilerdir. Bu işi ulusal değerleri yaşatmak ve aktarmak niyetiyle değil, çoğunlukla kişisel çıkarları doğrultusunda maddi kazanç elde etmek için yapmaktadırlar. Daha önce hurafe anlatıldığı gerekçesiyle gündeme gelen Şehitlik''te bu hurafeleri anlatan kişiler, alan kılavuzluğu kurslarına tabi tutularak resmiyete kavuşturulmuştur ama bize göre bu ‘kılıf’ bile zihniyetin değişmesine neden olmamıştır.

Gelibolu Tarihi Yarımadası Milli Parkı’nda ‘Alan Kılavuzu’nu gerektiren bir durum yoktur. Alan Kılavuzluğu eğitimi alacakların seçilme yöntemleri eşitlik ilkesine aykırıdır.”

GELİBOLU’YA ÖZERK YÖNETİM İSTİYORUZ
Türkiye''de 1618 sayılı Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanunu ile acentalara düzenledikleri turlarda profesyonel turist rehberi bulundurma zorunluluğunun getirildiğini hatırlatan TUREB, Çanakkale''deki tanıtım faaliyetinin tam bir rehberlik hizmeti olduğunun ve bu hizmetin profesyonellik gerektiren bir iş olduğunun da altını çiziyor.

Öte yandan uzmanların Çanakkale muharebe alanındaki çalışmaların durdurulması fikrini destekleyen TUREB, bölgede yürütülen projenin tarihçiler ve ehliyetli kişilerden oluşan uluslararası düzeyde bir komisyon tarafından incelenmesinin doğru olacağını ifade ediyor. Rehberler, yine uzmanlar tarafından öne sürülen burada yapılacak çalışmaların arazinin hassasiyeti göz önünde bulundurularak yapılması gerektiği, bölgenin tarihi ve insani bir meditasyon alanı olduğu görüşünün arkasında yer alıyor.

Yarımadanın şu anda ''müteahhitler'' tarafından yönetildiği savına destek veren rehberler, Çanakkale’ye değil bir yol ya da otopark küçük bir patikanın bile yapılırken en ince ayrıntılarına kadar düşünülmesi gerektiğini vurguluyor. TUREB’in görüşleri şöyle:

MADEM ÖYLE PARK BEKÇİLERİ GEZDİRSİN
“Bizler TUREB üyesi profesyonel rehberler olarak bir kez daha diyoruz ki:

Osmanlı İmparatorluğu''nun yıkılmasından bugüne kadar kaç ülkenin, kaç etnik grubun bu ülke toprağında gözü olduğunu hep birlikte gördük. Bizler Çanakkale''yi anlatamadığımız sürece bu taleplerin devamı da kaçınılmaz olacaktır.

Eğer rehberler Çanakkale''yi anlatacak milli şuura sahip değillerse, o zaman Anıtkabir''i de anlatmasınlar. Orayı da park bekçileri gezdirsin. Hatta sarayları, savaş alanlarını anlatacak milli şuura sahip gönüllüler yetiştirelim.

‘Çanakkale turistik alan değildir’ deyip çekilemezsiniz. Geçtiğimiz yılın Eylül ayında, ''alan kılavuzluğu''nun 1618 Sayılı Seyahat Acenteleri Kanunu''na da aykırı olduğu, Çanakkale''de ''Türkçe'' kılavuzluk yapacakların suç işleyecekleri gerekçesiyle bu kursların kaldırılması için üç ayrı dava açtık. Davalarımız hâlâ sürüyor...

Türkiye’de 9 bin profesyonel turist rehberi olarak bizler, her yıl başka hiçbir meslek grubu ile karşılaştırılamayacak biçimde seminerle bilgilerimizi güncelliyoruz. Dileyen meslektaşlarımız Çanakkale Savaşı ile ilgili de konunun uzmanları tarafından verilen eğitimlere katılıp ‘savaş alanları’ konusunda uzmanlaşabiliyor. Tamamen hurafelerden uzak, bilimsel verilere dayalı eğitim alan profesyonel turist rehberleri, Çanakkale’yi en doğru şekilde anlatacak kişilerdir.

Kısaca Gelibolu Tarihi Milli Parkı;

*Ulusal bir görev yapan Türk turist rehberinin her turunda ulusal bilinci pekiştirdiği alandır.

*TUREB''in eğitimsel ve alansal çalışmalarında öncelikli bir alandır ve olmaya devam edecektir.

*Gerek taşıdığı anlam itibariyle, tanıtımı ve anlatımı mutlak suretle profesyonel turist rehberleri tarafından yapılmalıdır. Ayrıca, birçok yabancı ulusu da ilgilendiren bir konu olması, bu gerekliliği daha da pekiştirmektedir.

*Sadece savaşın cereyan ettiği bir alan değil, içinde barındırdığı eşsiz yaşantılar ve insan ilişkileri açısından kültürel bir mirastır. Bu kültürel mirasın işlenmesinde profesyonelce hareket etmek zorunludur.”

NEDEN SADECE GELİBOLU?
Çanakkale savaşlarının bir ulusun ayağa kalktığı, kendini kanıtladığı savaşların başında yer aldığını hatırlatan rehberler, şanlı Türk tarihinde Kurtuluş Savaşı alanlarının hemen hepsinin en az Çanakkale kadar önemli olduğunu savunuyor ve soruyor: “Neden Kurtuluş Savaşı’nın diğer cepheleri için de çalışma yapılmıyor? Buralar neden hak ettiği değeri ve ilgiliyi göremiyor?”

Hiç yorum yok: